Mubarek, Savas Sonrasi Alman Ekonomisi

Turk oyuncularin bulusabilecegi, karakter disi tartisma forumu

Moderators: Public Relations Department, Players Department

User avatar
meddah
Posts: 57
Joined: Sat Sep 30, 2006 3:05 pm

Mubarek, Savas Sonrasi Alman Ekonomisi

Postby meddah » Tue Oct 10, 2006 10:28 pm

Evvela oyunu Almanca oynayanlar hakkında birkaç istatistiki bilgi verelim:

Oyunu oynayan kişi sayısı 18 (Bizimki 33)
Karakter Sayısı 151 (Bizimki 156)

Yeni hayatlar, karakter dışı yeni kültürler keşfetmek adına database arızası öncesinde İngiliz bir karakter yarattım. Dağlık arazide, yerleşik hayatın belirgin izleri görülen bir şehirde doğdum, vira bismillah bir amcadan iş teklifi aldım vs.
Data arızasının ardından haliyle bu karakter yok olunca, bu sefer küçük bir değişiklikle klonunu Alman olarak piyasaya sürdüm. Deniz kenarında iyi kötü verimli bir şehirde doğan garibim, doğar doğmaz konuşabilmesindeki garabeti geride bırakacak bir manzara ile karşılaştı.

Biz müzmin odun arayıcısı Andrias' la anlaşabilmek için, "ich kommen, du gehen" diye şebeklik yaparken, adamlar kusursuz bir şekilde dört dilde anayasa yazmışlar.
Bürokrasiyi kolaylaştırmak için belediye binaları var.
Lüküs hayat kavramı nasılsa yerleşmiş olacak ki, yat yapmayı bıraktım, yat kulübü bile kurmuşlar.
Alman Cihan Hakimiyeti Mefkuresi bununla da sınır tanımamış, içinde bizim Türkiye Karayolları Haritası' ndan azıcık daha kusurlu yerel haritalar (haritaların ölçeği yok, kusur bu), oyun dünyasının kim bilir hangi ücra köşesine ait genel haritalar, kapsamlı seyahatnameler, "tanınmayan kişi" şeklinde kayıt edilenlerin dahi bulunduğu ve muhtemelen o şehirde yaşamış ve ölmüş herkesin isminin yer aldığı ölüm listeler bulunan, içeri girerken nerede ise "Acaba mesai saati bitmiş de kapanmış mıdır?" dediğim kütüphaneleri var.
Şehirde 19 tane bina var ve bunların şahsi mülk niteliği taşıyanlarının haricindekilerin kilitleri olduğu halde kilitli değiller, millet işini görebilsin diye. Örneğin fırın var, içinde gerekli her türlü pişirme ve mutfak malzemesi var, yanında yemeği yapacak hammadde olduğu sürece istediğini pişirebiliyorsun. Karakol da keza öyle... Kütüphane, fırın gibi kamuya açık diğer binalardan farklı olarak bunun yönetime bağlı çalışanları yani polisler de mevcut. Yani basbayağı gidip şikayette veya başvuruda bulunabiliyorsun bu arkadaşlara..

Gelelim can alıcı noktaya.. Biz oyunun mantığı zedelenmesin, ana kuralı çiğnemeyelim diye "İnşallah, Hay Allah" gibi deyimleri bile Allah diye bir varlık (malum kendisinin bir peygamberce bize bildirilmesi icab ediyor öncelikle ardından inanan muhtelif insanlar çıkmalı ortaya) henüz mevcut olmadığından kullanmazken, adamlar şehirlerine kilise inşa etmişler.

Emin olun, şehir belki bir Berlin, bir Frankfurt değil ama, kesinlikle bizim Adapazarı'ndan daha gelişmiş..

Sizce;
Şehirde bir yabancı dil kursu mu açılmıştır, açıldıysa da oyun içinde böyle bir yabancı dil kursunda, bu kadar akışkan dil öğrenmek mümkün müdür (Şehrin anayasası Almanca'nın yanında, İspanyolca, İngilizce ve Flemenkçe'ye birebir tercüme edilmiş vaziyette) ?
Cantr içinde bizim bilmediğimiz bir takım peygamber senaryoları mı dönmektedir?
Adamlar yerleşik hayatın son modern safhasına tam bir uyumla geçmeden bunun bedelini hayli kanla ödemişler midir?
Yoksa;
Adamlar bu oyunu, primat misali bir anda kendilerini dünyanın ücra bir köşesinde medeniyetin kendisinden de, bilgisinden de mahrum bir şekilde var olmuş gibi değil de, Berlin sokaklarında serseri mayın gibi dolaşırken, nerden çıktığını bilmedikleri bir karadelikten geçerek kendilerini bugünün kafasıyla bir çeşit klan ortamında bulmuş gibi mi oynamaktadırlar?

Bu noktaya oyun dışı organizasyonlarla vardıklarını iddia edemem, zaten bana bu ihtimal daha mantıksız geliyor ama en azından oyun içinde bilmemkaç bin yıllık tarihin getirdiği beyni kullandıklarına şüphe yok..

Sorun şu ki, hiçkimse Alman dostlarımızı kural ihlali konusunda uyarmamış mıdır, yoksa kuralları biz yanlış anlamışızdır da, birileri bizim bu oyunu oynayışımıza yukarıdan bir yerlerden bakıp, kıs kıs gülmekte midir?


Tahminim daha içerlerde bir şehirde havaalanı da vardır. İlk fırsatta bir uçağa atlayıp bizim mazbut adaya gelmeyi ve izlenimlerimi karakter içinde de sizinle paylaşmayı düşünüyorum. Malum, foruma pek bakmıyorsunuz..
User avatar
ebenezer
Posts: 271
Joined: Sat May 06, 2006 8:53 pm
Location: İstanbul/Turkey

Postby ebenezer » Wed Oct 11, 2006 3:06 pm

Uzun süredir süregelen bir oyun olduğu için Cantr, bu adamların önceki etkileşimlerini bilmemiz pek olanaklı değil. Mesela biz de diğer dillerden karakterlerle karşılaştığımızda uzun süreli bir etkileşim sonucunda sözlükler ortaya çıkartıyoruz, birbirimize dil öğretiyoruz. Bu şekilde olmuş olabilir ama diğer konularda bir şey diyemeyeceğim. Benimde ingiliz karakterlerimden kilise gören var hatta bir tanesi kilise için çalışmaya başlıyor. Sonuçta belli bir düzeye gelmiş insan topluluklarının bir yaratıcı kavramı üretmeleri çok olağan ama bunun gerçek hayattaki dinamikler ile birebir bağdaşması ne kadar doğru o konuda kararsızım. Bu bir nevi "Kural vs. Zevk" problemi. Sonuçta bazı kurallarda esneklik tanınabilir geçerli bir altyapı ile gelebildiğin sürece.
User avatar
meddah
Posts: 57
Joined: Sat Sep 30, 2006 3:05 pm

Postby meddah » Mon Nov 20, 2006 3:45 am

Ben daha ziyade şöyle bir şeyi kastediyorum, yani Almanlar'ın yaptığı da bu mudur acaba:
http://www.cantr.net/forum/viewtopic.php?t=7540

Gerçi bunlar da anladığım kadarıyla bizim başımızın belaları, bunlardan böyle bir şey beklemiyor değiliz ama örneklemek adına söyledim.

Bunları artık Cantr yönetimine şikayet etmek falan istemiyorum, çünkü ilk denememde garip garip sorulara muhatap oldum.
Muhtemelen ikinci şikayetimde de "Çocuk yapmayı düşünüyor musunuz? Çocuğunuz da ilerde Cantr oynar mı? Oynarsa aynı ip'den mi bağlanır? Peki çocuğunuzun müstakbel kardeşinin ve arkadaşının adları nedir? Haa, geçen sefer sormayı unuttuk, eşinizin annesinin kızlık soyadı nedir?" gibi sorularla karşılaşırım.
User avatar
meddah
Posts: 57
Joined: Sat Sep 30, 2006 3:05 pm

Postby meddah » Mon Nov 20, 2006 10:22 am

Ha bir de, anladığım kadarıyla Almanlar İspanyolların bir çeşit sömürgesi konumunda, ülkede Almanca konuşmak yasak; ne garip bir ironi değil mi?

Bu durumda yukarıda Almanlar için söylediklerimi İspanyollara naklediyorum.

Barcelona'yı da pek sevmem ama, Viva la Cataluna.

Return to “Turk Oyuncular (Turkish)”

Who is online

Users browsing this forum: No registered users and 1 guest